Vatan KÖSERELİ
Suriye
Bayır Bucak Türkmenleri [1]
Maalesef
gerçekler bazen gözümüzün önünde bile olsa, kör gözlere güneş misali karanlıkta
kalabilmektedir.[2]
Zira,
kısacasıyla Batı olarak ifade edebileceğimiz Küresel sömürgeciler, Ortadoğu’daki
sömürü düzenini bilişim ve teknoloji çağının gerekleriyle uyumlu hale getirirlerken
yine zeytin yağı misali temize çıkmaktadırlar.[3]
Türk
kamuoyunda yerli ve muhafazakar olarak biline kanaat önderlerinin görmek
istemedikleri “güneş”; bazı Batılı boş boğaz resmi görevliler de olmasa, öylesine bir
efsane olmaktan kurtulamayacaktı. [4]
Tıpkı
Suriye Bayır bucak Türkmenleri gerçeğini anlatırken “efsane” yaftasından
kurtulmak için belgelere kanıtlara duyulan ihtiyaç gibi, aslında Ortadoğu’daki sömürü
düzeninin yeni versiyonunu da ancak yine Batılı boş boğaz görevlileri üzerinden
açıklayabilme imkanı bulabilmekteyiz.
ABD’nin
Şam’da görev yapmış olan son Büyükelçisi Robert FORD'un; Suriye’deki iç savaş
hakkında; 03/10/2015 tarihinde Katar’ın Al Jazeerra haber kanalında yer alan açıklamalarında çok açık ve net olarak şu ifadeler kullanılmıştır. “ABD; PYD’ye
Kürtleri sevdiği için değil, IŞİD ile savaşacak bir milis (terörist) grup bulduğu
için destek vermektedir. PYD’nin PKK ile aynı olmadığını söylemek tam bir
safsatadır. Bu tür ABD resmi söylemleri ise, aslında doğru değildir ve bu doğru
olmayan durumu tüm ABD resmi görevlileri bilir.”
Robert
FORD; 29/09/2015 tarihindeki yani Rusya’nın hava saldırılarından bir gün önce
yaptığı söz konusu açıklamalarında adeta bugün yaşanan Bayır Bucak Türkmenleri trajedisinin gerçek yönünü işaret
etmektedir. FORD’un “Türkiye’nin Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte Rusya’nın
yükselişini durduracak girişimlerde bulunabileceği” şeklindeki ifadelerini ABD’nin
resmi politikalarından bağımsız düşünmek için ya gaflet içerisinde olmak
gerekir ya da Batı’nın sadık bir hizmetkarı olarak verilen her emire itaat ediliyor
durumu söz konusudur.
Oysa
Suriye’deki Bayırbucak Türkmenleri, sanıldığı kadar etkin bir konumda
değillerdi. [5]
ABD; Kuzey Suriye’deki gelişmelerin Türkiye ile ikili ilişkilerde kriz çıkartacak bir boyuta
gelmesi sonrasında adeta Rusya’yı bölgeye davet etmişti. Şimdi olan ise, ABD’nin
K.Suriye’deki menfaatlerine, Türkiye-Rusya arasında kurulan kontrollü çatışma
politikası ile ulaşılmasının yönetilmesi durumudur.[6]
Batı;
bu noktada, ABD aracılığıyla Suriye’deki menfaatleri için istismar ettiği Türkiye ve Suudi Arabistan’ı kolaylıkla kamuoyuna ifşa ederken aynı şekilde
kullandığı Katar ve Almanya’yı ise görmezden gelmektedir.[7]
ABD’li Senatör Richard BLACK ve ABD’nin Şam’daki son Büyükelçisi Robert FORD;
korkusuzca Türkiye’yi itham etmekten geri durmamışlardır. [8] Robert
FORD, Türkiye’nin Ahrarüş Şam’a destek verdiğini, Suudi Arabistan’ın da Ceyşül
İslam ile işbirliği yaptığını iddia ederken, Katar’ın IŞİD ve Cephetül İslam
ile bağlantısını yok saymaktadır. [9]
Özellikle Katar’daki Selefi rejimin muhaliflerinden “Kurtuluş İçin Gençlik Hareketi”
adına Ağustos 2014 ayında Khalid Al Halil tarafından görüntülü olarak belgelerle
desteklenerek yapılan açıklamada Katar’ın IŞİD’e ayni ve nakdi yardımlar
yaptığı iddia edilmiştir.[10]
Diğer taraftan Almanya’nın başta Al Nusra olmak üzere Kuzey Suriye’deki Selefi
terör örgütlerine yönelik ilgisi de birkaç haberin ayrıntısında gözden kaçırılmak
istenmiştir. [11]
Temel
olarak, Sykes-Picot Antlaşması’nın, 1916’da imzalanmasından 100 yıl sonra
yeniden hayat bulmasının çabaları olarak 2011’de vizyona sürülen Suriye
krizinde; Batı’nın sözcüsü olan ABD ve İngiltere, doğrudan yer almaktan
kaçınmış ve adeta maşalar kullanmışlardır. Böylece Batı, 2011’den itibaren
Güney Suriye’de İsrail ve Ürdün’ü kullanırken Kuzey Suriye’de ise Türkiye
Almanya Katar ve Suudi Arabistan’ı sahaya sürmüştür. [12]
Batı, bir algı operasyonu ile sanki Kuzey Suriye’deki “iyi-cici” teröristleri
PKK’nın Sykes-Picot Antlaşmasını yok etmek için mücadele ettiği tezini gündemleştirmiştir.
Oysa Sykes-Picot Antlaşması; 1917’deki Komünist Ekim Devrimi ile Çarlık Rusya’sının
yıkılması sonrasında adeta ölü doğmuştur. [13]
Şimdi
olan ise, 100 yıl sonra hayat verilmek istenen Sykes-Picot düzeni için Türkiye
Cumhuriyeti’nin güvenlik kaygıları istismar edilerek masum Türkmen kanının can
suyu olarak kullanılması planlamalarıdır. Halbuki Suriye’deki Türkmenler, devletin
resmi adının “Suriye Arap Cumhuriyeti” olmasına rağmen yıllarca Suriye’yi öz
vatanları saymışlar ve İslam kardeşliği temelinde itaatkâr vatandaşlar olmuşlardır.
Zira Türkmenler bugün bile 3,5 milyon civarında bir nüfusa sahipken, bunlardan
Türkçe konuşabilenlerin sayısının ancak 1,5 milyon civarında olduğu varsayılmaktadır.[14]
Vatan KÖSERELİ - http://www.kitapburada.com/istihbarat-hukukuna-giris-p611085.html
[1] Türkler; Oğuz boyları akıncıları ile 7.yy’dan
itibaren Suriye’de görülmüşler ve 1078 yılında da bu bölgede Selçuklu devletini
kurmuştur. https://tr.wikipedia.org/wiki/Suriye_T%C3%BCrkleri
Ama ne gariptir ki bugün Suriye’deki Türklerden değil Türkmenlerden
bahsetmekteyiz http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2013320_83t.pdf
Yine Suriye’deki Türkmenler nedense siyasi bir birlik kurma telaşında
olmadıkları gibi, Türkçe konuşmakta bile ısrarcı olmamışlardır. Şimdi
yazacaklarımı bir iddia ya da bir sav olarak öne sürmekteyim ki Suriye’deki Türkmenlere
göre Suriyeli Müslümanların hepsi zaten Türk idi. Ayrıca Humus şehrinin de Oğuz
Türkmenleri tarafından kurulduğu da tarihi bir gerçekliktir. Arap kökenli
tarihçi Bin El Esir bu durumu 11.yy’daki deprem sonrası Humus şehrini yeniden
kuranların Oğuz Türkmenleri olduğu şeklinde ifade etmektedir. http://www.turkmens.com/Suria.html
Bu sitede de Suriye Türkmenleri hakkında saha araştırması ve gözlemlere dayalı
bilgilere ulaşılabilmektedir.
[2] http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/taha-akyol_329/bayirbucak-turkmenleri_40017369
Türk kamuoyunun sağcı ve muhafazakar kanaat önderlerinden birisi olan Taha
AKYOL bile kolaylıkla gerçekleri çarpıtarak Batı odaklı bir yorum yapabilmektedir.
İyi niyetli olarak gündeme getirilmiş olsa bile sonuçları itibarıyla Batı’nın
menfaatlerine hizmet edilmiş olmaktadır.
[3] http://odatv.com/turkiye-terore-destek-veriyor-2311151200.html
ABD’li Senatör Richard BLACK’in ifadelerini okuduğunuzda sanırsınız ki Türkiye
ABD’nin 100 yıldır karşı blokunda yer alan 3.Dünya ya da Sovyet saflarındaki
bir devlettir. Oysa Senatörün “Türkiye, Suriye’deki IŞİD El Nusra gibi
örgütleri destekledi” iddiasındaki özne ABD’nin stratejik müttefiki olup,
bırakın Uluslar arası bir politikayı Türkiye’nin ulusal politikaları bile ABD
tarafından ya ikili antlaşmalar ya da NSA/CIA üzerinden bilindiği hususu sağır
sultanın bile haberdar olduğu bir “sır”dır.
[4] http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/pydnin-pkk-olmadigi-soylemi-bir-safsata
ABD’nin Suriye Şam’da görev almış olan son Büyükelçisi Robert FORD’un
açıklamaları nedense Türk kamuoyunda hak kettiği yeri bulamamıştır.
[5] http://www.sondakika.com/haber/haber-bayir-bucak-dustu-turkmenler-katliamla-karsi-7896061/
Türkmenlerin Lazkiye ili mülki idare sınırları içerisinde yoğun olarak
bulunduğu bölgelerin neredeyse 4’te 3’ü zaten Esad rejiminin kontrolünde
bulunmaktadır. Bu haber linkinde zaten söz konusu bölgeler; http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2013320_83t.pdf
ORSAM’ın bu saha araştırmasının 23.sayfasındaki harita ile karşılaştırıldığında
durum daha açık ortaya çıkmaktadır.
[6] http://www.karar.com/dunya-haberleri/esad-ve-rusya-guvenli-bolge-turkmenlere-saldiriyor-55319
ARAP-DER Genel başkanı Şükrü KIRBOĞA “Rusya; Türkiye’nin K.Suriye’de güvenli
bölge oluşturmasını engellemek için Bayır Bucak Türkmenlerini hedef almıştır”
tespitinde bulunmaktadır.
[7] http://www.idefix.com/kitap/suriye-kurdistaninda-savas-ve-devrim-thomas-schmidinger/tanim.asp?sid=CYR6D3DECK7KL68HJHEZ&gclid=CMfP2c-hp8kCFcWVGwodI6gBRA
Almanların Suriye konusunda bu kitap benzeri bir çok araştırması söz konusudur.
[8] http://odatv.com/turkiye-terore-destek-veriyor-2311151200.html
ve http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/pydnin-pkk-olmadigi-soylemi-bir-safsata
Söz konusu açıklamaların diplomatik nezaketten oldukça uzak olduğu çok açık
olduğu kadar çok da acı bir durumu ortaya koymaktadır.
[9] http://www.ydh.com.tr/HD12565_katar-ve-suudi-arabistan-isid-konusunda-anlasti.html
Ayrıca 2014 yılındaki haber analizler Katar’ın IŞİD ile bağlantısına işaret
etmektedir. http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/09/140914_isid_hangi_ulke_nerede_duruyor
[10] http://sendika7.org/2014/08/katar-muhalefeti-belgeleriyle-acikliyor-iside-destek-icin-turkiyeye-1-375-000-dolar-odenmesine/
Söz konusu açıklama nedense Batı tarafından görmezden gelinmiştir.
[11] http://www.dw.com/tr/almanyadan-suriyeye-sava%C5%9F%C3%A7%C4%B1-gidiyor/a-17004427
Almanya’dan Suriye’ye “savaşçı” terörist ihracı Ağustos 2013 ayından itibaren
yoğunlaşmıştır.
[12] Suriye
gerçeğini olabildiğince objektif ele almış bir yazar olarak Fehim TAŞTEKİN’in
tespitleri de Batı’nın yeni sömürü düzenine işaret etmektedir. http://t24.com.tr/k24/yazi/icim-rahat-gorduklerime-ve-duyduklarima-ihanet-etmedim,451
[13] http://www.radikal.com.tr/yazarlar/murat-yetkin/rusya-sicak-sularda-neler-yapabilecegini-gosteriyor-1447327/
Murat YETKİN’in de özet geçtiği gibi Sykes-Picot Antlaşması imzalandığı o dönem
Sovyetlerin Batı sömürgeciliğini ifşa etmesiyle rafa kalkmıştır. http://www.aksam.com.tr/roportaj/sykespicot-sinirlari-ortadan-kalkacak/haber-232438
Ama Türk basını hala Sykes-Picot sınırlarını ortadan kaldırma girişimlerini
haber yapabilmektedir. http://haber.star.com.tr/acikgorus/sykespicot--korkulari-ve-ruyalari/haber-730221
Aynı basın Sykes-Picot düzeninde bahsedegelmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder