23 Kasım 2015 Pazartesi

Suriye bayır Bucak Türkmenleri gerçeği

Vatan KÖSERELİ
         Suriye Bayır Bucak Türkmenleri [1]

         Maalesef gerçekler bazen gözümüzün önünde bile olsa, kör gözlere güneş misali karanlıkta kalabilmektedir.[2]
         Zira, kısacasıyla Batı olarak ifade edebileceğimiz Küresel sömürgeciler, Ortadoğu’daki sömürü düzenini bilişim ve teknoloji çağının gerekleriyle uyumlu hale getirirlerken yine zeytin yağı misali temize çıkmaktadırlar.[3]
         Türk kamuoyunda yerli ve muhafazakar olarak biline kanaat önderlerinin görmek istemedikleri “güneş”; bazı Batılı boş boğaz resmi görevliler de olmasa, öylesine bir efsane olmaktan kurtulamayacaktı. [4]
         Tıpkı Suriye Bayır bucak Türkmenleri gerçeğini anlatırken “efsane” yaftasından kurtulmak için belgelere kanıtlara duyulan ihtiyaç gibi, aslında Ortadoğu’daki sömürü düzeninin yeni versiyonunu da ancak yine Batılı boş boğaz görevlileri üzerinden açıklayabilme imkanı bulabilmekteyiz.
         ABD’nin Şam’da görev yapmış olan son Büyükelçisi Robert FORD'un; Suriye’deki iç savaş hakkında; 03/10/2015 tarihinde Katar’ın Al Jazeerra haber kanalında yer alan açıklamalarında çok açık ve net olarak şu ifadeler kullanılmıştır. “ABD; PYD’ye Kürtleri sevdiği için değil, IŞİD ile savaşacak bir milis (terörist) grup bulduğu için destek vermektedir. PYD’nin PKK ile aynı olmadığını söylemek tam bir safsatadır. Bu tür ABD resmi söylemleri ise, aslında doğru değildir ve bu doğru olmayan durumu tüm ABD resmi görevlileri bilir.”
         Robert FORD; 29/09/2015 tarihindeki yani Rusya’nın hava saldırılarından bir gün önce yaptığı söz konusu açıklamalarında adeta bugün yaşanan Bayır Bucak Türkmenleri trajedisinin gerçek yönünü işaret etmektedir. FORD’un “Türkiye’nin Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte Rusya’nın yükselişini durduracak girişimlerde bulunabileceği” şeklindeki ifadelerini ABD’nin resmi politikalarından bağımsız düşünmek için ya gaflet içerisinde olmak gerekir ya da Batı’nın sadık bir hizmetkarı olarak verilen her emire itaat ediliyor durumu söz konusudur.
         Oysa Suriye’deki Bayırbucak Türkmenleri, sanıldığı kadar etkin bir konumda değillerdi. [5] ABD; Kuzey Suriye’deki gelişmelerin Türkiye ile ikili ilişkilerde kriz çıkartacak bir boyuta gelmesi sonrasında adeta Rusya’yı bölgeye davet etmişti. Şimdi olan ise, ABD’nin K.Suriye’deki menfaatlerine, Türkiye-Rusya arasında kurulan kontrollü çatışma politikası ile ulaşılmasının yönetilmesi durumudur.[6]
         Batı; bu noktada, ABD aracılığıyla Suriye’deki menfaatleri için istismar ettiği Türkiye ve Suudi Arabistan’ı kolaylıkla kamuoyuna ifşa ederken aynı şekilde kullandığı Katar ve Almanya’yı ise görmezden gelmektedir.[7] ABD’li Senatör Richard BLACK ve ABD’nin Şam’daki son Büyükelçisi Robert FORD; korkusuzca Türkiye’yi itham etmekten geri durmamışlardır. [8] Robert FORD, Türkiye’nin Ahrarüş Şam’a destek verdiğini, Suudi Arabistan’ın da Ceyşül İslam ile işbirliği yaptığını iddia ederken, Katar’ın IŞİD ve Cephetül İslam ile bağlantısını yok saymaktadır. [9] Özellikle Katar’daki Selefi rejimin muhaliflerinden “Kurtuluş İçin Gençlik Hareketi” adına Ağustos 2014 ayında Khalid Al Halil tarafından görüntülü olarak belgelerle desteklenerek yapılan açıklamada Katar’ın IŞİD’e ayni ve nakdi yardımlar yaptığı iddia edilmiştir.[10] Diğer taraftan Almanya’nın başta Al Nusra olmak üzere Kuzey Suriye’deki Selefi terör örgütlerine yönelik ilgisi de birkaç haberin ayrıntısında gözden kaçırılmak istenmiştir. [11]
         Temel olarak, Sykes-Picot Antlaşması’nın, 1916’da imzalanmasından 100 yıl sonra yeniden hayat bulmasının çabaları olarak 2011’de vizyona sürülen Suriye krizinde; Batı’nın sözcüsü olan ABD ve İngiltere, doğrudan yer almaktan kaçınmış ve adeta maşalar kullanmışlardır. Böylece Batı, 2011’den itibaren Güney Suriye’de İsrail ve Ürdün’ü kullanırken Kuzey Suriye’de ise Türkiye Almanya Katar ve Suudi Arabistan’ı sahaya sürmüştür. [12] Batı, bir algı operasyonu ile sanki Kuzey Suriye’deki “iyi-cici” teröristleri PKK’nın Sykes-Picot Antlaşmasını yok etmek için mücadele ettiği tezini gündemleştirmiştir. Oysa Sykes-Picot Antlaşması; 1917’deki Komünist Ekim Devrimi ile Çarlık Rusya’sının yıkılması sonrasında adeta ölü doğmuştur. [13]
         Şimdi olan ise, 100 yıl sonra hayat verilmek istenen Sykes-Picot düzeni için Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik kaygıları istismar edilerek masum Türkmen kanının can suyu olarak kullanılması planlamalarıdır. Halbuki Suriye’deki Türkmenler, devletin resmi adının “Suriye Arap Cumhuriyeti” olmasına rağmen yıllarca Suriye’yi öz vatanları saymışlar ve İslam kardeşliği temelinde itaatkâr vatandaşlar olmuşlardır. Zira Türkmenler bugün bile 3,5 milyon civarında bir nüfusa sahipken, bunlardan Türkçe konuşabilenlerin sayısının ancak 1,5 milyon civarında olduğu varsayılmaktadır.[14]




[1]  Türkler; Oğuz boyları akıncıları ile 7.yy’dan itibaren Suriye’de görülmüşler ve 1078 yılında da bu bölgede Selçuklu devletini kurmuştur. https://tr.wikipedia.org/wiki/Suriye_T%C3%BCrkleri Ama ne gariptir ki bugün Suriye’deki Türklerden değil Türkmenlerden bahsetmekteyiz http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2013320_83t.pdf Yine Suriye’deki Türkmenler nedense siyasi bir birlik kurma telaşında olmadıkları gibi, Türkçe konuşmakta bile ısrarcı olmamışlardır. Şimdi yazacaklarımı bir iddia ya da bir sav olarak öne sürmekteyim ki Suriye’deki Türkmenlere göre Suriyeli Müslümanların hepsi zaten Türk idi. Ayrıca Humus şehrinin de Oğuz Türkmenleri tarafından kurulduğu da tarihi bir gerçekliktir. Arap kökenli tarihçi Bin El Esir bu durumu 11.yy’daki deprem sonrası Humus şehrini yeniden kuranların Oğuz Türkmenleri olduğu şeklinde ifade etmektedir. http://www.turkmens.com/Suria.html Bu sitede de Suriye Türkmenleri hakkında saha araştırması ve gözlemlere dayalı bilgilere ulaşılabilmektedir.
[2] http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/taha-akyol_329/bayirbucak-turkmenleri_40017369 Türk kamuoyunun sağcı ve muhafazakar kanaat önderlerinden birisi olan Taha AKYOL bile kolaylıkla gerçekleri çarpıtarak Batı odaklı bir yorum yapabilmektedir. İyi niyetli olarak gündeme getirilmiş olsa bile sonuçları itibarıyla Batı’nın menfaatlerine hizmet edilmiş olmaktadır.
[3] http://odatv.com/turkiye-terore-destek-veriyor-2311151200.html ABD’li Senatör Richard BLACK’in ifadelerini okuduğunuzda sanırsınız ki Türkiye ABD’nin 100 yıldır karşı blokunda yer alan 3.Dünya ya da Sovyet saflarındaki bir devlettir. Oysa Senatörün “Türkiye, Suriye’deki IŞİD El Nusra gibi örgütleri destekledi” iddiasındaki özne ABD’nin stratejik müttefiki olup, bırakın Uluslar arası bir politikayı Türkiye’nin ulusal politikaları bile ABD tarafından ya ikili antlaşmalar ya da NSA/CIA üzerinden bilindiği hususu sağır sultanın bile haberdar olduğu bir “sır”dır.
[4] http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/pydnin-pkk-olmadigi-soylemi-bir-safsata ABD’nin Suriye Şam’da görev almış olan son Büyükelçisi Robert FORD’un açıklamaları nedense Türk kamuoyunda hak kettiği yeri bulamamıştır.
[5] http://www.sondakika.com/haber/haber-bayir-bucak-dustu-turkmenler-katliamla-karsi-7896061/ Türkmenlerin Lazkiye ili mülki idare sınırları içerisinde yoğun olarak bulunduğu bölgelerin neredeyse 4’te 3’ü zaten Esad rejiminin kontrolünde bulunmaktadır. Bu haber linkinde zaten söz konusu bölgeler; http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2013320_83t.pdf ORSAM’ın bu saha araştırmasının 23.sayfasındaki harita ile karşılaştırıldığında durum daha açık ortaya çıkmaktadır.
[6] http://www.karar.com/dunya-haberleri/esad-ve-rusya-guvenli-bolge-turkmenlere-saldiriyor-55319 ARAP-DER Genel başkanı Şükrü KIRBOĞA “Rusya; Türkiye’nin K.Suriye’de güvenli bölge oluşturmasını engellemek için Bayır Bucak Türkmenlerini hedef almıştır” tespitinde bulunmaktadır.
[8] http://odatv.com/turkiye-terore-destek-veriyor-2311151200.html ve http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/pydnin-pkk-olmadigi-soylemi-bir-safsata Söz konusu açıklamaların diplomatik nezaketten oldukça uzak olduğu çok açık olduğu kadar çok da acı bir durumu ortaya koymaktadır.
[11] http://www.dw.com/tr/almanyadan-suriyeye-sava%C5%9F%C3%A7%C4%B1-gidiyor/a-17004427 Almanya’dan Suriye’ye “savaşçı” terörist ihracı Ağustos 2013 ayından itibaren yoğunlaşmıştır.
[12] Suriye gerçeğini olabildiğince objektif ele almış bir yazar olarak Fehim TAŞTEKİN’in tespitleri de Batı’nın yeni sömürü düzenine işaret etmektedir. http://t24.com.tr/k24/yazi/icim-rahat-gorduklerime-ve-duyduklarima-ihanet-etmedim,451
[13] http://www.radikal.com.tr/yazarlar/murat-yetkin/rusya-sicak-sularda-neler-yapabilecegini-gosteriyor-1447327/ Murat YETKİN’in de özet geçtiği gibi Sykes-Picot Antlaşması imzalandığı o dönem Sovyetlerin Batı sömürgeciliğini ifşa etmesiyle rafa kalkmıştır. http://www.aksam.com.tr/roportaj/sykespicot-sinirlari-ortadan-kalkacak/haber-232438 Ama Türk basını hala Sykes-Picot sınırlarını ortadan kaldırma girişimlerini haber yapabilmektedir. http://haber.star.com.tr/acikgorus/sykespicot--korkulari-ve-ruyalari/haber-730221 Aynı basın Sykes-Picot düzeninde bahsedegelmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder